Menu
in

Bir Yaşam Tarzı Olarak 4-4-2

Arrigo Sacchi, Fabio Capello, Alex Ferguson. Bu üç büyük isim, bu üç yere göğe sığdırılamayan teknik direktör modern futbolun neferleri. Sacchi’li (1987-91) ve Capello’lu Milan (1991-96), Ferguson’lu Manchester United (1986-2013), belki de 4-4-2’nin dünyadaki en iyi uygulayıcılarından. Bu üç isme futbol çok şey borçlu ve modernize edilmiş hali ile 4-4-2 günümüz futboluna hükmetmeye devam ediyor. Şu anda birçok büyük Avrupa devine baktığımızda 90’larda uygulanmaya konulan sistemin baklava (diamond) versiyonu olan 4-3-1-2 tercih ediliyor, bu sayede bloklar arası iletişim daha sağlıklı. Forvet arkasında trequartista adını verdiğimiz 10 numaranın aldığı sorumluluk yeni bin yılda futbol oyununun daha ileri taşınmasını sağlıyor fakat sadece forvet arkasının görevi ile kısıtlı bir sistemden bahsetmiyoruz. 4-4-2’de farklı pozisyonlarda oynayan her oyuncunun kendi ait sorumluluğu var, bu da önündeki boş alanı verimli kullanmaktan geçiyor. Günümüz futbolunda da teknik direktörlerin en büyük çabası kendilerine 108 metrelik sahada daha fazla boş alan yaratabilmek.

1990’ların İtalyan takımları özellikle de Milan, bu sistemin ekmeğini en çok yemiş takım. Sacchi’nin 4-4-2 uygulayan Milan’ına bir bakalım. Öncelikle kaleci Galli ve defansta Baresi-Costacurta arasındaki kutsal iletişim, Milan’ı gol yemez kılan sistemin kilometre taşı. Tasotti ve Maldini gibi beklerini her daim ileri çıkartan ve Colombo, Evani gibi iki hareketli açığı her daim oyunda tutan bir sistem. Orta sahanın ortasında ise Ancelotti ve Rijkaard gibi top tekniği yüksek, defansif ve ofansif kurguyu baştan sona yönetebilen iki harika görev adamı var. 4-4-2’nin en ucunda ise yine top tekniği çok yüksek bir forvet olarak Gullit ve bitiriciliği (finishing), kafa topu hakimiyeti, sezileri oldukça yüksek zeki bir striker olarak Marco, Marco van Basten.

1991-96 tarihleri Sacchi’den koltuğu devralan Fabio Capello’nun 4-4-2’sinde hafif bir modernizasyon esintisi mevcut. Burada defansta yanyana oynayan Costacurta ile Baresi’nin önlü arkalı dizilişi, kademe arkası telafisinin kültleşmesini ve Milan altyapısında yıllarca birlikte oynamış iki bek Maldini ile Tasotti’nin de defans bloğuna yardımı ile geçilmesi imkansız bir sedde dönüşmesini sağlıyor. Colombo ile Evani’nin yerini ise, daha genç, Donadoni ve Lentini gibi penetrasyon kabiliyeti daha yüksek, defans arkasına koşular yapabilen iki süratli isim alıyor. Orta sahada ise Rijkaard’ın bu seferki partneri Albertini. Bu kadro yeni bin yıla kadar dünya futbolunu sürklase eden İtalya’nın altın çağını yaşamasını da sağlamıştır. Forvette ise Van Basten’ın biraz önce bahsettiğim bitiriciliği ile Massaro’nun savaşçı kişiliği, Milan’ın kalibresinde hiçbir takımın Milan’a rakip olmasına izin vermemiştir. 4-4-2’nin Milan’a bahşettiği bir başka erdem de, bütün futbolcuların 90 dakika oyunda kalmasını sağlamasıdır. Milan’da oynadıkları dönemde Van Basten-Gullit ve Van Basten-Massaro forvet ikilileri toplam birlikte oynadıkları 9 sezonda 176 gole imza atacak, orta saha, açıklar ve bekler de Milan efsanesine birçok golle katkıda bulunacaklardır. 4-4-2, 90’lı yılların total futbol anlayışını tam tamına yansıtacak bir sistem olmakla birlikte, zamane teknik direktörlerinin artık demode buldukları, lakin halen modernleştirerek kullanmaya devam ettikleri bir çarktır.

Ülkemizde de 1994 Dünya Kupası’nı evine götüren Brezilya Milli Takımı’nın efsane patronu Carlos Alberto Parreira’nın Fenerbahçe’ye geldikten sonra kullandığı statik 4-4-2’nin ta kendisidir. Her maçın 1-0, 2-1 bittiği sıkıcı bir dönem olarak hatırlansa da, ülkede total futbola geçişin altında Sepp Piontek ile birlikte Parreira’nın da büyük katkısı vardır.

Modernize edilsin ya da edilmesin, 4-4-2 günümüzde farklı rakamlar ve isimlerle var olmaya devam ediyor. Burada en önemli husus ise, genç teknik direktör adaylarının öncelikle Cruyff ardından da bu üç ismin futbol mantalitesini anlayarak ve içselleştirerek düşünebilmesidir. Bu sayede ülkemiz futbolu geleceğini sağlam temeller üzerine kurabilecektir.

Yorum Yazın

Exit mobile version