Menu
in

Olimpiyat’ın Unutulmayanları – Bölüm 2

PAOVO NURMI – PARIS 1924

1920’de üç altın madalya kazanan Nurmi asıl şovu Fransa’ya saklamıştı. Uçan Finlandiyalı, 1500 ve 5000 metre bireysel, bireysel kros, 3000 metre takım ve bireysel krosta altın madalya alarak Paris’te adeta insanlık limitlerini zorladı. Altı günde beş altın kazanan Nurmi, 1500 metre 5 metre finalleri ikişer saat arayla koşarken 10 bin metrede de yer alma isteğini Finlandiya Atletizm Federasyonu buna izin vermedi.

MACARİSTAN-SSCB SU TOPU MAÇI – Melbourne 1956

Olimpiyat tarihinin en politik karşılaşmalarından bir tanesi havuzda gerçekleşti. Macaristan’ı işgal eden Ruslar yarı finalde su topunun en iyisiyle karşılaşacaktı. Maçta ufak tefek tartışmalar yaşansa da 4-0 Macarların üstünlüğüyle geçen mücadelede sona geliniyordu. Ne olduysa son anlarda oldu. Valentin Prokopov, Ervin Zador’a kafa attı. Seyircilerin kavgası üzerine yarıda kalan maçı hükmen Macarlar kazandı. Macar sporcunun kanlar içinde havuzdan çıktığı fotoğraf tarihe geçti. Zador ve birkaç Macar sporcu sığınma talebiyle ülkelerine dönmedi. Zador daha sonra Mark Spitz’in antrenörlüğünü yaptı.

MARK SPITZ – MÜNİH 1972

Spitz, dört yıl önce Meksika’da yaşamış olduğu hayal kırıklığını geride bırakmak için geldiği Münih’te tarih yazdı. Aslında onun için pek de iyi başlamadı Olimpiyat. Önce grip oldu sonra kaslarındaki bir rahatsızlık nedeniyle antrenman yapamadı. Amerikalı efsane o kadar motive olmuştu ki hastalık bile onu durduramadı. 100 metre serbest, 200 metre serbest, 100 metre kelebek, 200 metre kelebek, 4×100 serbest, 4×200 serbest ve 4×100 karışıkta altın madalya uzandı ve tam yedi kez podyumun zirvesinde aldı. Spitz, Münih sonrası henüz 22 yaşında şu sözlerle sporu bıraktı: “Spor hayatımda daha büyük bir şey yapacağımı düşünmüyorum. Kariyerim 7’inci madalyayı aldığım an bitti.”

BEN JOHNSON – SEUL 1988

Bir altın madalya, bir dünya rekoru ve bir skandal. Ben Johnson’ın 1988’deki Seul macerasını en iyi anlatan cümle herhalde bu. Güney Kore’ye dünya rekortmeni dünya şampiyonu unvanıyla gelen Kanadalı sprinteri en büyük rakibi Carl Lewis’ti. Amerikalı rakibi onu doping yapmakla itham ediyordu. Johnson finalde 9.79 koşarken Lewis 9.92’yle ikinci oldu. 3 gün sonra Lewis haklı çıktı ve Johnson’ın yasaklı madde kullandığı tespit edildi. Bu 100 metre finaline katılan sekiz sporcudan altısı daha sonra dopingden ceza aldı.

MUHAMMED ALİ – ATLATA 1996


Ali’nin muhteşem kariyerinin en önemli satır başı hiç şüphesiz Olimpiyat. Roma 1960’da kazandığı altın madalya ve daha sonra bu madalyayı siyahlara uygulanan ayrımcı tutum nedeniyle Ohio Nehri’ne atması Ali’nin hikayesinde öne çıkan başlıklar. 1990’da Parkinson’a yakalanan Ali 6 yıl sonra Atlanta’da Olimpiyat ateşini yakarken açılışı izleyenlerin gözleri dolmuştu. IOC, Ali’nin altın madalyasını yenide ona verirken ABD’de hem ondan hem de siyahlardan özür dilemişti.

MICHAEL JOHNSON – ATLANTA 1996


“Atletizm tarihinde iki tane isim var: Jessy Owens ve Carl Lewis. Şimdi benim bu ikiliye eklenme durumum var. Evet bu Olimpiyat’ın adamı ben olacağım.” Johnson, Atlanta öncesi bu sözlerle iddiası ortaya koyarken pistte de haklı olduğunu ispatladı. 200 ve 400 metrelerde adeta uçarak zafere ulaştı. Daha sonra Usain Bolt’a kaptıracağı 200 metre rekoru 19:32’de, ikinci 100 metresinde 9:20 koştu.

RULON GARDNER –SYDNEY 2000


Güreşin gelmiş geçmiş en iyisi olan Rus Aleksandr Karalin, Avustralya’daki finale gelene kadar 3 kez Olimpiyat şampiyonu olmuş, 88-2000 arasında katıldığı Avrupa ve dünya şampiyonalarını kazanmış, 13 yıl boyunca hiç maç kaybetmemiş hatta 6 yıl boyunca rakiplerine puan bile vermemiş bir sporcuydu. Karalin’in finalde Gardner’ı yeneceği tahmin ediliyordu. Değişen kurallar nedeniyle yapılan bağlamada elini ilk ayıran puan veriyordu. Puanı alan Gardner üstünlüğünü korudu ve bir efsaneye noktayı koyan isim oldu.

LIU XIANG – PEKİN 2008


Çin spor tarihinin en başarılı atletlerinden biri olan Xiang, dört yıl önce Atina’da büyük sürprize imza atmış ve 110 metre engellide altın madalyaya uzanmıştı. Xiang kendi seyircisi önünde de zafere ulaşmak isterken finalde aşil tendonundan sakatlandı. Seyircilerin şaşkın bakışları altında kimseye tek kelime etmeden soyunma odası tüneline gittiği o anlar Olimpiyat’ın en dramatik sahnelerinden biri olarak hafızalara kazındı.

Olimpiyat’ın Unutulmayanları – Bölüm 1

Yorum Yazın

Exit mobile version