Menu
in

Bilardo Denince Akla Gelen İlk İsim: Semih Saygıner

“Yarışmak; rakibe pusu kurmak değil, kendini sınamak ve limitleri zorlamaktır.” diyor Semih Saygıner…

12 Kasım 1964’te Adapazarı’nda dünyaya gelen Semih Saygıner’in bilardoya ilgisi lise döneminde başlamış. Henüz 14 yaşında ailesini bir trafik kazasında kaybeden Saygıner, 16 yaşında Adapazarı’nda arkadaşıyla gittiği bir mekânda eline ıstakayı ilk kez aldığında sanki uzun zamandır oynuyormuş gibi hissetmiş ve çok sevmiş. O günden beri de elinden hiç düşürmemiş. Bilenler bilir, Anadolu’da sosyalleşme imkânları kısıtlıdır. Gideceğin mekânlar belli, görüştüğün insanlar sayılıdır. Semih Saygıner hayatının belki de en zor döneminde bile pes etmemiş. Acı kaybının ardından çoğunun yaptığı gibi “kayıp çocuk” olmaktansa üç topa ve koca bir masaya kafa yorarak hayata tutunmuş desek yeri… İçindeki tutkuyu keşfedişinin üzerinden çok geçmeden, yine bir arkadaşının ısrarlarıyla İstanbul Şampiyonası’na katılan ve birinci olan Semih Saygıner için profesyonel kariyeri 17 yaşında başlamış.

Bilardo; bildiğiniz üzere fizik, matematik, geometri içeren bir zekâ sporu… Elbette sadece düşünmek yetmiyor. Fiziki kondisyon ve kas kontrolü de gerektiren bilardo sporu, birçok sporda olduğu gibi sadece belirli bir uzuvla yapabileceğiniz bir şey değil. Sürekli değişkenleri olan bir oyun olan bilardoda, toplar asla aynı pozisyonda kalmaz. Dolayısıyla ezbere dayalı bir oyun değildir. Akıl yürütmeniz, algılarınızı sürekli açık tutmanız ve farklı matematiksel hesaplarla doğru hamleye odaklanmanız gerekir. Kaslarınızın yardımıyla düşüncelerinizi gerçekleştirmeniz gereken bu spor dalı Semih Saygıner’e göre, sınırlı bir alan içerisindeki sonsuzluğu ifade ediyor. Milyonlarca ihtimali içinde barındıran oyun için heyecanınızı kaybetme olasılığınız ise oldukça düşük.

İlk başarısını 1981’de katıldığı İstanbul Bilardo Şampiyonası’nda birincilikle kazanan Semih Saygıner, 1988’de Türkiye’de gerçekleşen ve uluslararası arenada dünyaca ünlü bilardo sporcularının da katıldığı bir gösteri turnuvasında ıstakasını konuşturarak tüm bilardo camiasının ilgisini çekmeyi başarmıştı.


Dünyanın en başarılı 3 profesyonel bilardo oyuncusundan biri olan Saygıner, Türkiye’de bilardonun kenar mahallelerde duman altı oynanan bir vakit öldürme aracı olmaktan çıkıp bir federasyon sporu haline gelmesini de sağlayan isim aynı zamanda. Avrupa maçlarında Galatasaray, Dünya Kupası’nda milli takım, Eurovision’da Sertab Erener neyse bilardo dünyasında Semih Saygıner de o bir nevi yani… 1994’te ilk kez kazandığı Dünya Bilardo Şampiyonluğu’yla tanınırlığı daha da artan Saygıner, dünyada “Mr. Magic” (Bay Sihir) ya da “The Turkish Prince” (Türk Prensi) lakaplarıyla biliniyor. Daha önce kimsenin denemediklerini denediği ve imkânsız olduğu düşünülen vuruş teknikleri gerçekleştirdiği için bu lakaplarla anılan şampiyon bilardocunun belki de en büyük başarısı, başarının ardından gelen yoğun ilgi ve alakayla şöhret olmanın büyüsüne kapılmamış olması ve çizgisini koruması olsa gerek.

Hollanda liginde 9 yıl, Portekiz liginde 3 yıl profesyonel oyunculuk yapan Semih Saygıner’in profesyonel olarak en büyük başarısı ise tartışmasız bilardo literatürüne “Semih Saygıner Magic Shots” (Semih Saygıner’in Sihirli Vuruşları) olarak geçmiş 42 özel vuruş tekniğine sahip olması. İstanbul’da açtığı bilardo salonunda yüzlerce kişinin bilardo hocalığını üstlenen Saygıner aynı zamanda, başarı hikâyeleri ile de birçok kişiye ilham kaynağı oldu. Onu onore edecek en güzel inceliklerden biri de; 2009 yılında, dünyanın en iyi ıstaka üreticisi olarak bilinen İtalyan Longoni’nin tüm dünyada satılmak üzere en pahalı seri üretim ıstakalarını Semih Saygıner adına üretmesi oldu. Ulusal ve uluslararası çeşitli mecralarda defalarca “Yılın Sporcusu” seçilmesi de cabası…


1998’de kazandığı Dünya Şampiyonluğu’nun ardından 2003 yılında çiftler kategorisinde yarışan Saygıner, Dünya Şampiyonluğu’nun yanı sıra, bu süreçte art arda defalarca Türkiye Şampiyonlukları kazandı. 1991 German Open Turnuvası’ndaki başarısı ve İstanbul Efes Pilsen Grand Prix’indeki derecesiyle adından söz ettiren Saygıner, hemen ardından 1992’de Almanya’da yapılan Berlin Dünya Şampiyonası’nda son oynadığı maçta, Dünya 3 Bant Bilardo Şampiyonu Raymond Ceulemans’ı 3-0 yenerek Dünya sekizincisi oldu. 1993’te Berlin’de Dünya üçüncüsü olarak Dünya Klasmanı’nda altıncılığa kadar yükseldi. 1994 yılında Belçika’da düzenlenen Gent Dünya Şampiyonası’nda birinci olarak ilk Dünya Kupası’nı kazanan ve bu başarısıyla birlikte Dünya Klasmanı’nda üçüncülüğe yükselip iki dünya rekoru kıran Saygıner, asla pes etmedi ve kendini durmadan geliştirmeye devam ederek bu rekorları tazelemeyi başardı. Sonrasında kırdığı rekorlarla ilgili istatistikler ise şöyle;

1994: 45 sayı, 11 vuruş – 4.090 ortalama (3 Set)
1994: 50 sayı, 14 vuruş, 3.571 ortalama (3 Set)

Yine 1994 yılında bilardonun en önemli ligi olarak bilinen Hollanda Takımlar Ligi’ne transfer olan Saygıner, 1998’de Antalya-Kemer’de gerçekleştirilen Dünya Bilardo Şampiyonası’nda (3 Bant) finalde Hollandalı Cerwin Walentijn’i yenerek birinci oldu. 2003’te ise Almanya – Mönchengladback’taki Dünya Bilardo Takım Şampiyonası’nda Tayfun Taşdemir’le birlikte finalde Yunan takımını yenerek Türkiye’ye şampiyonluk getiren Saygıner’in rekorları anlatmakla bitmez ama 25 kez Türkiye Grand Prix şampiyonluğu elde ettiğini belirtmeden de geçmek olmaz. 3 bantta tam 14 kez Türkiye Şampiyonu olan Saygıner, ustalığı ve mütevaziliğiyle yediden yetmişe her bilardo sporcusunun saygısını ve gönlünü çoktan kazandı.

Profesyonel kariyerinin bir sürecinde, üç yıl kadar Portekiz’in ünlü takımı Porto’nun bilardo takımının (FC Porto Bilardo Takımı) kaptanlığını üstlenen Saygıner, Avrupa’daki turnuvalarda imza attığı sayısız başarıyla şimdiden bir efsane. Gelin görün ki, ülkemizde Bilardo Federasyonu’nun kurulmasına ön ayak olmuş bu ismin kıymetinin pek bilindiği söylenemez. Birtakım çıkar ilişkileri nedeniyle federasyonla ilişkilerini kesip profesyonel hayatına son veren sporcunun döneceği günü beklerken hepimiz adeta birer Rocky Balboa hayranı kesilmedik mi? O son maçın yolunu uzun süre gözlemiş olsak ve sabır taşına dönüşsek de buna değdi nihayetinde. Eski bir röportajında “Dünya şampiyonu olmadan ölmem.” diyen Semih Saygıner, 2006 yılında kazandığı Avrupa Kulüpler Şampiyonası ikinciliğinden sonra, yıllarca verdiği araya rağmen 2015’te muhteşem bir geri dönüşle Türkiye Genel Klasmanı’nda 1 numaraya yükselerek dostuna, düşmanına ve tüm sevenlerine muhteşem bir haz yaşattı.

“Çünkü ben beceriksizliğimin bir sonucuyum.”

Başarıya giden yolun deneme, tekrar ve çalışmadan geçtiğini tek cümleyle özetleyen Saygıner, özellikle kritik maçlarda ve turnuvalarda dantel, kleps, viyana gibi artistik vuruşları kullanarak fark yaratmış ve kendisi olmayı başarmış biri… “Oyun nasıl kazanılır?” sorusunun cevabını spor tutkunlarına her seferinde en güzel şekilde veren Saygıner, işini severek yaparak ve birçok engele ‘rağmen’ başarılı olarak kendini sürekli geliştirmekle yükümlü birçok sporcuya ilham vermiş ve örnek olmuştur. Federasyonla yollarını ayırdığı dönemlerde dizi ve sinema dünyasının yanı sıra müzik ve stand-up dünyasında da adından söz ettiren yaşayan efsane, 2015’te oynadığı son maçla jübilesini yaparak Türkiye’ye yerli bir Rocky Balboa kazandırdı desek abartmış olmayız herhalde.

Bilardo evreninin dünyadaki en önemli isimlerinden biri olan Saygıner, gerek yetenekleri gerekse bir sporcunun taşıması gereken dinamiklere ve etik bilincine sahip olmasıyla yıllardır her sporseverin odak noktasında kalmış ve bir insanın işine duyduğu sevginin ve saygının vücut bulan en güzel örneklerinden biri olabilmiş. Kendisinin bilardo gibi aslında kimsenin turnuvalarını takip etmediği bir sporu hayranlık uyandıran bir azim ve irade ile Türkiye gündemine taşımasıyla bile başlı başına bir başarı elde etmesiyle hatırlanacağından hiç şüphemiz yok.

Son olarak yazımızı; “paylaşılmaya değer fikirler”in buluştuğu Ted konferanslarının Türkiye uyarlamasında Semih Saygıner’in 2012’de yaptığı konuşmayla bitirelim.

Yorum Yazın

Exit mobile version