Peki, yaklaşık 6 yıl süren büyük uğraş ve çalışmaların meyvesi Hypervenom 3’ün oyunculara sunduğu özellikler neler?
Anlatmaya, en radikal değişikliklerin yapıldığı, kramponun ön üst ve taban bölgelerindeki özelliklerden başlayalım. Ön üst kısmın dokusu bir yılanın pullarını akıllara getirse de, tasarımın esas amacı 2013 yılında üretilen Hypervenom’a bir saygı niteliği taşıması.
Ayakkabının ön üst kısmında kullanılan tamamen polyester iplikten üretilen ve hassas örgü yapısına sahip, ayağın şeklini alan, tüy kadar hafif ve neredeyse dikişsiz bir ayakkabı görünümü veren Hypervenom 3, sahip olduğu Nike Flyknit teknolojisi ile 2 mm kalınlığındaki Poron® köpük blokları sayesinde topa dokunuş ve hızına bağlı olarak yumuşak veya sert tepkiler verebiliyor.
Nike Tasarımcısı Dylan Van Atta, standartların bir adım ötesine geçen Hypervenom 3’ü tanımlıyor;
“Hypervenom 3’ü tasarlarken istediğimiz şey, yumuşak ve esnek bir üst kısımdı. Bunu elde etmenin en iyi yolunun Flyknit’ten geçtiğini biliyorduk. Piksel seviyesine dek inerek yaptığımız tasarımlarla bu kumaşı yalnızca gerekli yerlere bağlayarak rahatlık ve temasa yönelik esneklik ve yumuşaklığı sağlamayı başardık” sözleri ile dile getirdi.
Güzel şut çekmeyi herkes ister ama esas soru Hypervenom 3 bizlere şutu çekebileceğimiz alanı yaratmak için bir imkan sunuyor mu?
Bu kadar geliştirmeden sonra cevap şüphesiz “Evet”.
Öncelikle alan yaratmak için rakibinize çalım atmanız gerekir. Diğer modellerine göre %17 daha hafif olan Hypervenom 3, 197 gram ağırlığıyla bu konuda da bizlerden yardımını esirgemediğini gösteriyor.
Çalım atma konusuna minik bir adım attığımıza göre bu konudaki geliştirmelerin hangi veriler göz önünde bulundurularak yapıldığını hemen açıklayalım.
Hypervenom 3’ün Dynamic Fit Collar modelinin çevik manşet ile yeniden tasarlanma ve yanal sabitliğe önem vermesini tasarımcı Van Atta şöyle özetliyor: “Bilekteki kemiklerin öne çıkıklığı 10 mm’ye kadardır. Hypervenom da bunu taklit etmeyi amaçlıyor. Sporcuların yan çalımları bilekte azami açılara sebep olabildiğinden Hypervenom 3 de bu açılar düşünülerek tasarlandı.”
Hypervenom 3’ün önemli geliştirmeleri arasında kendine yer edinen diğer bir unsur ise bağcıklar. Üç metrelik Nike Flywire ipi kullanılmış. Flywire ile yanlamasına bağcık sistemi kişiye özel ayarlanabilen kanalların içine yerleştirilmiş vaziyette. Bu sistem sayesinde oyuncular kendi bağlama şekilleri ile yana çalımlarda çok daha sıkı bir kavrayış elde edebiliyorlar. Sistemin esaslı amacı kişiye özel ayarlama özelliğini sağlamak ve ön plana çıkarmak.
Sıra geldi en önemli özelliğe… Asi çocuğumuzun yeni tasarlanmış tabanı da pek havalı desek yeridir.
Nike Free’den ilham alınan ve geliştirilmesi tam 6 yıl süren Hyper-Reactive taban plakasını diğerlerinden ayıran özellik topuğun yerle teması kesilmesinin ardından yerle temas halinde kalan krampon ön bölümünün esnekliğini korumaya devam etmesi.
Taban teknolojisinde gelinen son nokta olarak adlandırılan Hyper-Reactive plakaya sahip tek ayakkabının da Hypervenom 3 olması bu ayakkabının ne denli mükemmel oluşunu da kanıtlar nitelikte.
Ayakkabının tabanda kullanılan altıgen vidalar oyuncuya dönüş ve itiş rahatlığı sağlarken, savunma oyuncularını oldukça tedirgin edeceğe benziyor.