Menu
in

Ata’dan Anaya Saygısızlık Koşusu

Yazılarımı takip edenler bilir, daima insanları koşuya teşvik edecek, koşu sporunu tanıtan, sevdiren, kendi sınırlarımızı keşfetmemize öncülük eden ilham verici başarı örneklerini paylaşırım. Bu sefer, biraz da acı gerçekleri paylaşmam gerekiyor. Çünkü, neden gelişemediğimizin en önemli göstergelerinden biri de spora, sporcuya ve milli değerlerimize ne kadar yüzeysel bir şekilde değer verdiğimizi görmenizi istiyorum.

Dün çok anlamlı bir koşu yarışı yapıldı. Üstelik 22 yıldır yapılan, gelenekselleşmiş bir yarıştı. Çok kısa bir mesafede, Pazar sabahı tüm şehir uyurken, yollar boşken, parkuru yönetmesi kolay bir anma koşusuydu. Yıllardır katıldığımız bu yarışta dün artık sporculara ve yarış boyunca döktükleri tere yani emeklerine yapılabilecek en büyük saygısızlık yapıldı.

Karşıyaka Belediyesi, Atatürkçülük konusunda, spor konusunda, organizasyon konusunda sınıfta kaldı. İstisnasız her yıl Ata’dan Anaya Saygı Koşu’sunda 1-2 yaş grubu sonucunda yanlış yapılıyor ve tamam deyip geçiliyordu. Bu yıl, bitiş noktası köşeyi dönmeden önceki düzlüğe çekilmişti ve artık bir sorun çıkmamalı diyordum fakat bir yandan da güvenemediğim için her zamanki gibi bu yarışın bitişini yaptığım anda, soğuma koşuma çıkmam gerekirken aniden durup, fakat kesinlikle sesimi çıkarmayıp (hakemlerin yapmakta oldukları görevlerine mani olmayıp) finish sıralama listesinde kendimi buldum. Sırf bu hareketimden bile rahatsız olan bir hakem, bakmanıza gerek yok dedi. Önce, işinize engel olmayan ve sadece hakkını aramakta olan sporcuya saygı duyun. Bu ülke, hala 3.dünya ülkesi ise, hakkını aramayan ve hakkını ararken yanlış yapan insanlar yüzünden bu seviyededir. Sonra her yıl olduğu gibi, 1.5 saat ödül törenini bekledik. Yaş gruplarında büyükten küçüğe ve kadınlardan erkeklere sıralama yapıldı, bunda bir sorun yok. Peki bir yarışın en büyük kazananı ne zaman kürsüye çıkarılır? Mesela maratonların ödül töreninde ilk kime ödül verilir? Yaş gruplarına mı, yoksa genel klasmanda ilk 3 bitirene mi? Ona da ses çıkarmadık, neredeyse son kategori olan 30-34 yaş grubuna kadar bekledim ve ismim okunmadı! Genel klasman 3.sü ve yaş grubu 1.si olan biri hiçbir kategoride kürsüye çıkmamıştı. Hakemlere ulaştım, o anda zaten diğer kategorilerde de yanlış kişilere ödül verildiğini fark eden benim gibi birçok kişi de oraya yönelmişti. Hakemler, yanlış yapıldığını kabul edip, düzeltme için sakince çalışmalarına izin verilmesini istediler. Tabi, sabahın 6-7’sinden beri ayakta olup, üzerine 170-200 nabızla koşup ter dökmüş emek sahibi atletler ve çocuklarının sportif emeklerinin karşılığını para ile olmasa bile, en azından bir kupa, madalya ve kürsüye çıkma taltifi ile görmeye razı olan velilerin haklı öfkeleri vardı. Oradaki en sakin mağdur bendim. Hiçbir görevliyi kırmadığım gibi, yeter ki hatalarını telafi edip, daha fazla “zamanımızı çalmadan” düzeltmeyi yapabilmeleri için insanları sakinleştirmeye çalıştım ve çoktan kupasını yanlış bir şekilde alanlar evine doğru yol almıştı. Biz, hala evimize gidip, planladığımız işlere devam etmek yerine, bir yerde oturup, hakemlerden iyi haberi bekledik.45-50 dakika sonra gelen haber; “Kupalarınız Mavişehir Arena’da.Oradan Alabilirsiniz.” Peki, orayı bulup gidip almaya çalışalım. İkinci gelen haber, “Sizinle iletişime geçilip, kupalarınız size gönderilecektir.” oldu.

Kadın katılımcıların azlığı herkesin dikkatini çekti. Medeniliğiyle övünen İzmir’de, hele ki şehrin koşanlarının çoğunluğunun yaşadığı Karşıyaka’da bu kadar az kadın katılımcının olması, yine tanıtım başarısızlığını gözler önüne serdi. Basında her zamanki gibi abartılı yalan haberler, “718’i kayıtlı yaklaşık 1000 kişinin katıldığı yarış” diye bu yarışı olduğundan büyük göstermeye çalışıyordu. Gelişmek için önce, nerede olduğunuzu hazmetmelisiniz.

Bunun dışında takım elbiselilerin sporculara geleneksel saygısızlığı, bu yarışta da kendini gösterdi. Fotoğrafta görüldüğü gibi bir yetkili, sporcuların kürsüde fotoğrafları çekilirken, önlerine geçti. Bir sanatçı, sanatını icra ettiği ve alkışı aldığı yer olan sahnesinde tam alkışlanırken, binanın kapıcısının ya da sorumlu amirinin aniden sahne önüne fırlayıp alkış bana gibi bir görüntüye sebep olması hoş olur mu?

Yine bir büyük hata da, ödül töreninde anons yapan kişi, “Aramızda yabancı  sporcular da var, yaş grubu 3.sü Soli Abauf” dedi.

Benim bir sözüm var; “Sus, ki cehaletin ortaya çıkmasın”. Sırf ismi farklı diye bir  insanı yabancı kategoriye koymak, yabancılaştırmak ne kadar ayıp bir şeydir? Soli  abi, ben koşuya başladığım yıl olan 1996’dan beri tanıdığım bir Türk vatandaşıdır.  Ayrıca soyadı da Abauf değil, Abuaf’tır. Bu insanların adı ve soyadı ilk defa  zikredilmiyor. Bu insanlar her yıl bu koşu yarışına katılıyor. Ya Türkçenizi düzeltin,  ya da bu isimleri ezberleyin.

Soruyorum size, adında Atatürk’ün ve annesinin adının geçtiği bir yarışta böyle  büyük hataların yapılması, Atatürk’e, annesine, sporcuya SAYGISIZLIK değil midir?  Cevabı siz kendinize verin. Biz hem start öncesi, hem ödül töreni öncesi İstiklal  Marşını 2 defa okuyarak, 2 defa saygı duruşunda bulunarak, gaza gelmiş konuşmalar yaparak, gelişimimize katkıda bulunmuş oluyor muyuz? Oluyorsak, 2 değil, 8 kere İstiklal Marşını okuyalım ama bir daha sporcuya böyle saygısızlık yapılan yarışlar yapmayalım.

Yorum Yazın

Exit mobile version