NBA’de birçok tarihi performansa tanıklık ettiğimiz nefis bir sezonun ardından playoff’larda Golden State Warriors ve Cleveland Cavaliers’ın dominant performanslarına tanıklık ettik. Finallerde üst üste üçüncü kez eşleşen iki takım arasında, tarihi Lakers-Celtics rekabetini anımsatan bir mücadele olsa da NBA’de bu yıla damgasını vuran farklı takımlardan oyuncular ve koçlar bulunuyor. 2016-2017 NBA sezonu yavaş yavaş geride kalırken, yıla damgasını vuran beş ismi bir kez daha hatırlıyoruz.
Russell Westbrook
Fırtınalı bir sezon öncesi dönem geçiren Oklahoma City Thunder, yıldız oyuncusu Kevin Durant’i konferans şampiyonluğu için en büyük rakiplerinden biri olan Golden State Warriors’a kaptırdıktan sonra takımı tek başına sırtlayan Russell Westbrook, kelimenin tam anlamıyla “çılgın” bir sezonu geride bıraktı. Her ne kadar takım olarak playoff’lara erken veda etseler de istatistik kağıtlarını paramparça eden Russell Westbrook’un tarihi sezonu, uzun yıllar kırılması zor gözüken rekorları da beraberinde getirdi. Oscar Robertson’ın 50 yılı aşkın süredir yakınına yaklaşılmayan, bir sezonda en fazla triple double yapma rekorunu geçerek tam 42 triple double’la normal sezonu tamamlayan Westbrook, 31.6 sayı, 10.7 ribaund ve 10.4 asist ortalamalarına imza attı. Sezon boyunca takımın en fazla top kullanan oyuncusu olması itibariyle eleştiriler de toplayan Westbrook, MVP yarışının en kuvvetli adayı olarak öne çıkıyor.
James Harden
Houston Rockets’ta özellikle hücumda sergilediği performansla ligin en elit oyuncuları arasında kendine yer bulan James Harden, bu yıl oyununu yeni bir seviyeye taşımayı başardı. Konferans yarı finalinde San Antonio Spurs’e elenen Rockets’ta beşinci sezonunu geride bırakan yıldız oyuncu, takımı adına en verimli şekilde geçirdiği 2016-2017 sezonunu 29.1 sayı, 11.2 asist ve 8.1 ribaund ortalamalarıyla kapattı. Takımın başına geçtiğimiz yıl geçen, Mike D’Antoni’nin hızlı ve şuta odaklı oyun anlayışıyla ve takıma eklenen doğru görev oyuncularıyla birlikte basketbolunu bir hayli olgunlaştıran James Harden, sıklıkla point guard olarak da oynatıldığı 2016-2017 sezonunun MVP adaylarından biri. Westbrook ve Harden arasındaki MVP yarışı, uzun zamandır ligde yaşanmamış bir rekabeti gözler önüne seriyor.
Erik Spoelstra
Miami Heat’in başında dokuzuncu sezonunu geride bırakan Erik Spoelstra, yılın en ilginç hikayelerinden birinin mimarı olarak bir kez daha basketbol zekasını ispatladı. Sakatlıklarla boğuşan Miami Heat’in dar kadrosu 2016-2017 sezonuna beklentilerin epey uzağında başladı. Öyle ki, sezonun ilk yarısını 11 galibiyet ve 30 mağlubiyetle kapatan takımın playoff yarışıyla yakından uzaktan ilgisi yok gibi gözüküyordu. Takımın en önemli oyuncularından Dwayne Wade’in sezon başında Chicago Bulls’a gitmesi ve Chris Bosh’ın da uzun süreli sakatlığı sebebiyle Hassan Whiteside, Goran Dragic ve Justise Winslow gibi oyuncular üzerine kurulu bir sistemle mücadele eden Heat, ikinci yarıda benzersiz bir geri dönüşe imza attı. Spoelstra’nın öğrencileri, playoff aşkıyla kalan 41 maçın tam 30’unu kazandı ve şu an lig şampiyonluğuna emin adımlarla ilerleyen Golden State Warriors’ın ardından NBA’in normal sezonunun ikinci yarısında en fazla galibiyet kazanan ikinci takım olmayı başardı. Bu dönemde formunu inanılmaz bir düzeye çıkaran Dion Waiters’ın da hakkını teslim etmek gerek. Sezonu 41 galibiyet ve 41 mağlubiyetle kapatan Miami Heat, Doğu Konferansı’nı dokuzuncu sırada tamamlayarak playoff’ları son maçla kaçırmış olsa da yılın en özel performanslarından birini sergileyerek NBA takipçilerinin gönlünü fethetmeyi başardı.
Joe Lacob
2010 yılında 450 Milyon Dolar karşılığında Golden State Warriors takımını satın alan ve akıl dolu hamlelerle kulübün talihsiz geçmişini tarihe gömmesine ve üst üste NBA finallerine katılan bir dünya markası haline dönmesine sebep olan Joe Lacob, bu sezonun NBA’de en çok konuşulan figürlerinden biri oldu. Söz konusu organizasyonda, takım kurulumunun en kilit unsuru olan oyuncu maaşları ve sözleşmeler konusunda örnek teşkil edecek hamlelerde bulunarak NBA tarihinin en dominant oyuncu grubunu bir araya getirmeyi başaran Lacob için ligdeki rekabeti sonlandırdığı yönünde eleştiriler de geliyor. Son dönemde LeBron James ve Dirk Nowitzki’nin de dillendirdiği söz konusu eleştirilere karşın Joe Lacob’ın büyük bir yöneticilik başarısına imza attığı göz ardı edilemeyecek bir gerçek. Stephen Curry, Draymond Green ve Klay Thompson gibi üç yıldız oyuncusuyla makul sözleşmeler imzalayarak, ligin en önemli isimlerinden Kevin Durant’i de kaldırabilecek bir bütçeyle spor tarihinin en özel kadrolarından birini oluşturmak, her takım sahibinin hayalini kuracağı bir şey.
Kawhi Leonard
Gregg Popovich önderliğinde her sezona şampiyonluk adayı olarak başlayan San Antonio Spurs’ün özellikle Tim Duncan’ın emekli olmasının ardından, saha içinde bir numaralı lider haline gelen Kawhi Leonard, ligin en mütevazı yıldızlarının başında geliyor. Savunmadaki benzersiz motivasyonuyla “Pençe” lakabını alan Kawhi Leonard, sezon boyunca Lamarcus Aldridge, Tony Parker ve Pau Gasol gibi takım arkadaşlarıyla birlikte alıştığımız Spurs’ün alıştığımız kazanan kimliğini sahaya yansıtmayı başardı. Warriors’ı şampiyonluk yolunda batı konferansında durduracak ilk takım olarak görülen Spurs’ün belki de en büyük talihsizliği, Houston Rockets serisinin beşinci maçında Leonard’ın ayak bileğinden yaşadığı sakatlık oldu. Golden State Warriors’a karşı serinin deplasmanda oynanan ilk maçına sahada başlayan ve takımını ilk yarının sonunda yirmi sayılık farkla önde olmasının bir numaralı faktörü olan Leonard, üçüncü çeyrekte kısa aralıklarla yaşanan iki pozisyonda sakat bileğine aldığı darbelerle soyunma odasının yolunu tuttu. Sonrasındaysa tecrübeli koç Popovich’in kariyerinde ilk kez bir maçı 25 sayıdan verdiğine tanık olduğumuz Warriors geri dönüşü geldi. Playoff’ta Tony Parker ve David Lee’yi de sakatlıklarla kaybeden Spurs, Leonard’dan da uzak kaldığı seriyi 4-0 kaybetti.