Şunu kabul etmeliyiz ki öğretmenlere her zaman saygı duyulmalıdır. Basketbol sporunun icadı, geliştirilmesi ve daha geniş kitlelere yayılmasının arkasındaki güç olan beden eğitimi öğretmeni Dr. James Naismith’dir. Amerika’nın, Massachuetts eyaletinde bulunan Genç Hristiyan Erkekler Birliği Eğitim Okulu’nda görev olan öğretmenimiz, ilk başta basketbolu sadece atlet ve beyzbolculara kış aylarında antrenman yaptırabilmek için icat etmiştir.
Yaklaşık 3 metre yükseklikteki tahtadan yapılmış altı kapalı şeftali sepetlerine futbol topunun içine atılması amaç edinilmişti. Her sayıdan sonra top sepetin içinde kaldığı için elle çıkartılıyordu ancak zaman içerisinde sepetin altı açıldı ve topun çıkarılması kolaylaştırıldı.
1891 yılında basketbolun temellerinin atıldığı ve ilk başta 3 kural ile oynanan bu basit oyunu Nasmith’in, Güney Amerika’daki yerleşik Mayas Kabilesi’nin oynadığı bugünkü basketbol oyun alanının, en az 5 misli büyüklükte bir sahada mermerden yapılmış duvarlar üzerine yerden yaklaşık 4 metre yüksekliğe yere paralel değil, dik olarak sabitlenmiş ve yarım metre çapındaki çemberlerle oynanan ”Tlahiotenieé” oyunundan esinlenerek icat ettiği söylentiler arasında.
“İlk oynanan maç 7 kişilik takımlardan ve 20’şer dakikalık 3 çeyrekte oynanmıştır. İlk maçtan sonra Nasmith oyunun adına “sepet topu” yani “Basket Ball” adını vermiştir.
Öğrenciler arasında yapılan ilk maç ikinci sınıf olan bir öğrencinin yaklaşık olarak 6-7 metrelik mesafeden attığı basket ile 1-0 bitmiştir. 60 dakikada günümüzde 120-150 sayı arası basket atılıyor ve bu basketbolun gerçekten nereden nereye geldiğinin bir kanıtı niteliğinde.
Kısa sürede üne sahip olan “sepet topu”na tüm üniversiteler kapılarını açmaya başladı ve öğrencilerin bu oyuna olan heyecanlı istekleri de günümüz basketbol piyasasını oluşturan ilk adımlar oldu. Kulüplerin, öğrencilerde ve sporcularda gördükleri heyecan basketbol takımları kurmaları için mükemmel fırsattı. Böylece basketbol tüm ülke çapında yaygınlaşarak A.B.D.’nin en popüler sporu haline geldi.
Basketbolun dünyaya açılma aşamasında 1. Dünya Savaşı sırasında Amerikalı askerlerin büyük etkisi vardı. Her ülkenin milli bir sporu vardır ve o dönemde basketbol denilince ilk akla Amerika geliyordu. Günümüzde de bu düşüncenin değiştiğini pek söyleyemeyiz.
Basketbolu milli spor olarak gören Amerikalılar 1904’te Yaz Olimpiyatları’nı düzenledi. Olimpiyatlara başka ülkelerde kulüp takımlarını davet ettiler ve organizasyona katılan takımlar arasında maçlar yaptırılarak basketbolun bir nevi lansmanını yaptılar.
Uzakdoğu’da da 1913’ten itibaren karşılaşmalar yapılmaya başlandı. Kanada, Fransa, Birleşik Krallık, Avustralya, Çin ve Hindistan ve daha bir çok ülkeye hızla yayıldı. Berlin’de düzenlenen Olimpiyat oyunlarına dahil edilmesi ile beraber artık profesyonel spor branşı unvanını almaya hak kazandı.