Menu
in

Şüphecileri Haksız Çıkaran Adam: Dirk Kuyt

Dirk Kuyt gibi oyuncuları henüz onlar doğmamışken tanıdım. Çocukluğumda onun Hollanda kıyısındaki köyü Katwijk’in kumullarında onlara karşı maç yaptım. Kuyt tipi futbolculara saygı duyar ve onlardan korkardım. Ancak Liverpool Futbol Kulübü’nün onun gibi biriyle anlaşma imzalayacağını hayal bile edemezdim. Ama kulüp geçen ay Hollandalı futbolcuyu 10 milyon paund karşılığında aldı. Bugün takımı için ilk maçında Everton’a karşı oynanacak Merseyside derbisine çıkma uyumuyor. İnsan onun 10 milyon paund etmeyeceğini söylemek istiyor ancak Kuyt başkan Bush’un deyimiyle her zaman azımsanıyordu.

Kuyt’un doğumunun gerçekleştiği 1980’lerin kış cumartesileri benim futbol takımım, babalarımızın arabaların arka koltuklarında Katwijk’e doğru yolculuk ederdi. Rakibimiz genelikle Katwijk’in gelecekteki takımı Quick Boys olurdu. Katwijk kiliselerini, şık mağazaları ve pencelerinde Alman simgeleri bulunan pansiyonları geçerken denizden esen rüzgarlar arabayı sallardı.

Quick Boys’un soyunma odaları her zaman kalabalık olurdu çünkü Katwijk’in denizci ve balıkçıları hep cumartesileri futbol oynuyordu. Pazar günleri Tanrı’ya ibadet için ayrılmıştı. Kasabadaki tüm erkekler oynuyodu: Quick Boys’un şu sıralar 20 yetişkin takımı, 15 de dokuz yaş altı takımı var. Gerçi o çocuklara  yetişkin demek çoğu zaman aldatıcıdır. Zira balık, süt ve batı rüzgarıyla yetişen çoğu Katwijk çocuğu şimdiden Kuyt’un günümüzdeki hali kadar büyük.

Rakiplerimiz genellikle Kuty gibi albinoydu ve toplamda bir-iki farklı soyadı vardı. Çoğunlukta Kuyt soyadını taşıyorlardı. Top kontrolü pek önemsemiyorlardı. Belki rüzgar yüzünden ve rüzgarın sorulmusu Tanrı olduğundan. Ama hatırladığım kadarıyla çoğunlukla kaybederdik. Kimi zaman bizi izleyen yüzlerce seyirci olurdu. Ve Quick Boys, Katwijk’in en iyi takım bile değildi. Rakipleri Fc Katwick sonradan amatör kümede şampiyon olmuştu. Quick Boys-Katwijk derbisini çok kere izlemiş olan Kuyt, Everton-Liverpool derbisi karşında korkmayacaktır.

Katwijk’te amatör futbol öyle büyük bir meşguliyet ki yerli starlar çoğu zaman profesyonel takımlara katılmaya tenezzül etmiyor. Ama Kuyt, 18 yaşındayken FC Utrecht’le sözleşme imzaladı.

Katwijk tarzı top kontrolüyle göbekli bir denizcinin oğlu olan Kuyt’tan kimse pek bir şey beklemiyordu ama o o neredeyse hemen ilk 11’de forma buldu. Aslında onu Utrecht’e götüren yegane şey yeni takım arkadaşlarının tanrı tanımazlığıydı. “Katwijk’te bazı şeyler olduğu gibi kabul edilir. Utrecht’e geldiğimde bazı heriflerin sevgilileriyle birlikte yaşadığını çocuk sahibi olduğunu ancak ondan sonra evlendiğini gördüm” demişti şaşkınlıkla. Premier Lig’te ne yapacağını Allah bilir.

2003 yılında daha büyük bir Hollanda takımı Feyenoord istemeyerek Kuyt için 1 milyon € ödedi. Daha yüksek bir oyun düzeyiyle başa çıkabileceğini düşünen pek fazla insan yoktu ama onun öngörülemeyen yükselişi sürdü: Bir yıl içinde Feyenoord’un en iyi futbolcusu olmuştu. Başarısı büyük ihtimalle Kuyt’ın diğer oyuncuları göre çok daha fazla çalışmasına bağlıydı. Antrenmanları ve maçları kendi yoğun çalışma programı içinde birer parça olarak görüyordu. Spor salonda değilse ya da karşılaşacağı rakip üzerine çalışmıyorsa, ya yaşam koçuna haftalık ziyaretini yapıyor ya şifacıya ya da fizyoterapistine gidiyordu.

Bunların hiçbiri sakatlıkları geçirmek için değildi. Kuyt hiç sakatlanmadı. Geçtiğimiz ilkbaharda dek beş yıl bir ay boyunca Hollanda Ligi’nin hiçbir maçını kaçırmadı. Frank Lampard’ın rekorundan 11 ay daha fazla. Kuyt’ın zaten insan üstü olan bedenini mükemmelleştirmek için doktorlara gidişi Pamela Anderson’un göğüs implantı olması gibi. Bir örnek veriyor:

Kısa bir süre önce doktorum kramponlarımın içine özel tabanlıklar yerleştirdi. Testler ayağımın üzerinde dosdoğru durmadığımı, bu yüzden de boynumu tamamen oynatamadığımı gösterdi. O tabanlıkları kullanmaya başladımdan beri boynum yeniden özgürleşti.

Sakatlıklar bir yana Kuyt’ta form kaybı diye bir şey de yok. Zihinsel olarak öyle kuvvetli ki neredeyse hiç kötü oynadığı olmuyor. Son dört sezon herbirinde en az 20 lig golü var.

Kuyt bedeninin tüm parçaları mükemmel bir düzen içinde işleyen ve en güzel zamanı yaşayan bir adamım neşesini yansıtıyor. Golcülerin çoğu enerjilerini gol atmaya saklar. Kuyt kanatlar boyunca koşuyor ve gole giderken çalımlar atıyor. Çoğu defans oyuncusundan daha iyi savunma yaptığı gibi bir çok kanat oyuncusundan da daha fazla asisti var. Top ayağına geldiğinde uzmanlığı kendini gösteriyor ve rakiplerinin kabus oluyor.

Hiç sakatlanmadığı ve sürekli kendini geliştirdiği için Quick Boys’tan Liverpool‘a kadar önlenemez bir şekilde yükselebildi. Bu diğer futbolculara karşı bir ithamdır. Kuyt’ın yükselişi diğer mesleklaşlarının hatta ayyaş olmayanların bile potansiyellerinin altında oynadığını gösterir.

Hepsi Kuyt gibi yaşasaydı profesyonel futbol çok daha iyi bir oyun olurdu. “Elinden gelenin en iyisini yapmak angarya değil, öyle değil mi? diye soruyor. “Futbolcu olduğum için dizlerimin üzerine çöküp Tanrı’ya şükretmeliyim ve ediyorum da.”

Kuyt’ın öğrenemediği tek tek bir şey var. Hiçbir Katwijkli mükemmel top kontrolüne sahip olamaz. Bir defasında “Robin van Persie’nin tekniğine sahip değilim” itirafında bulunmuştu. “Ancak şu zamana kadar sahip olduğum Hollandalı yeteneklerinden en iyisi mentalite.” Bu da onu çok ileriye götürdü: Geçen ay ölümcül hasta babası burnunda bir tüp olduğu halde ona bir gala töreninde yılın en iyi Hollandalı futbolcusu ödülünü sundu.

DIRK KUYT: Robin van Persie’nin tekniğine sahip değilim. Ancak şu zamana kadar sahip olduğum Hollandalı yeteneklerinden en iyisi mentalite.

* Bu yazı Simon Kuper’in Türkçe’ye Futbol Adamları diye çevrilen The Football Men kitabından alınmıştır.

Yorum Yazın

Exit mobile version