Dakikalar 110’u gösterdiğinde, dünyanın birkaç yüz milyon kişisi, derin bir sessizliğe gömülmüş, soluksuz kalmıştı. Neler olup bittiğini anlamak için herkes bir cevap arıyordu. Materazzi yerde yatıyor, Zidane da gözlerini onun üzerinden ayırmadan geri geri yürüyordu.
Kaç kişinin aklına Dünya Kupası finalinin uzatma dakikalarında, tarihin en büyük futbolcularından birinin, rakibine kafa atacağı gelirdi ki! Olağanüstü hikayeler üretmeyi seven senaristlerin aklına belki. Aslında filmi biraz geriye sarıp baştan başlamak gerekiyor.
3 FIFA Yılın Futbolcusu Ödülü, 1 Dünya Kupası, 1 Avrupa Şampiyonası, 1 Şampiyonlar Ligi, 3 lig şampiyonluğu ve daha birçok kupa… Bu mükemmel kariyeri taçlandırmak için de Almanya’daki 2006 Dünya Kupası’ndan daha iyi bir kapanış düşünülemezdi. Zizou, kupayla birlikte emekli olma kararı almıştı.
1998’deki zaferden sonra ikinci kez Dünya Kupası finaline çıkan Zidane için her şey çok iyi gidiyordu. Öyle ki final maçı aynı zamanda Zinedine Zidane’ın jübilesi olacaktı ve bunu kupaların en büyüğüyle bitirmek için sadece bir maç kalmıştı.
Hızlı başlayan oyunun henüz 6. dakikasında, İtalyan savunmacı Materazzi’nin yaptığı hareket için penaltı kararı verilince topun başına Zidane’dan başkasının geçmesi düşünülemezdi elbette. Öyle de oldu. Karşısında diğer futbol efsanesi Buffon olduğu için hayatının vuruşunu yapması gerektiğini bilen Zidane, tüm dünyayı olduğu gibi Buffon’u da şaşırtarak Panenka penaltısı ile tabelayı değiştirdi. Bu gol hala en şık goller listesinde kendine yer bulur. Rüyanın gerçekleşmesi için bütün şartlar Zidane’dan yana olsa da Materazzi finale damga vurmaya niyetliydi. 19. dakikadaki kafa vuruşuyla eşitlediği skor, normal sürenin sonuna kadar bozulmayacaktı.
Uzatmaların 104. dakikasındaki mükemmel kafa vuruşunu Buffon daha mükemmel bir hareketle kurtardığında Zidane bile büyülenmiş gibiydi. Belki de bu büyünün etkisinden kurtulamadığı için birkaç dakika sonra ‘altın vuruş’ yapacaktı. Göz göze gelmeleri ve Zidane’ın, Materazzi’nin göğsüne kafasıyla vurması arasındaki süre için tarihin en kısa ama en etkili ve unutulmaz anlarından birisi denilebilir.
Ardından hakemlerin kendi aralarındaki konuşmalar, neler olduğunu anlamaya çalışan milyonlar ve kırmızı kart! Rüya gibi bir kariyere umacılarla dolu bir son!
Maçın yıldızı Zinedine Zidane olmalıydı ve bunu bir bakıma başardı da ama başka bir şekilde. Bugünden o güne bakınca Zidane’ın penaltısından daha çok Materazzi ve göğsüne yediği kafa darbesi kaldı denilebilir. Peki, ama neden? Yani tamam Zidane ne kadar ‘buz adam’ görünümüne sahip olsa da sicili kabarık bir futbolcuydu. 1998 Dünya Kupası’nda Suudi Arabistan oyuncusuna bilerek basıp oyundan atılmış, 2000’de de bir Şampiyonlar Ligi maçında Hamburg oyuncusu Jochen Kientz’a kafa atmıştı. Milli takım kariyerinde 2 kırmızı, 13 sarı kart, toplamda da 14 kırmızı kartla ‘mahallenin kötü çocuğu’ bile sayılabilirdi.
Hatta Materazzi olayının ardından, takım arkadaşı Thierry Henry, Zidane için, “Marsilya’nın varoş mahallelerinden Zidane gibi yeni bir kahraman çocuk daha çıkartabilirsiniz; ama o kahraman çocuğun içinden, o varoş mahalleyi asla çıkartamazsınız!” bile demişti.
Yine de dünyanın en önemli futbol maçının en önemli ismi, maçın en önemli anlarında neden böyle bir şey yapsın ki?
O dakikadan sonra aslında biten sadece Zidane’ın futbol kariyeri değil, Fransa’nın da kupa umutlarıydı. Sonra penaltılar ve İtalya kaptanının kollarında yükselen kupa. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen hemen her Dünya Kupası konuşmasında aynı konu açılıyor ve teoriler üretiliyor. Tek resmi açıklama ise Materazzi’nin maçtan sonra aktardığı şu konuşma:
-Zidane: (Materazzi’nin, Zidane’ın formasını çekmesi üzerine) Merak etme, formayı o kadar çok istiyorsan maçtan sonra sana veririm.
– Materazzi: Kız kardeşinin üzerinde mi?
Bununla birlikte konuşmanın gerçekliği, başka sebepler olup olmadığı ya da ırkçı sözler sarf edip etmediği bir muamma. Gerçek olansa oynadığı dönemde, son 50 yılın en etkileyici futbolcusu seçilen Zidane’ın, unutulmaz bir jübileyle futbola veda etmiş olduğu.
