Menu
in

Bir İlham Kaynağı Olarak Martina Hingis

Henüz doğmadan kaderi belirlenen çocuklar vardır. Martina Hingis de onlardan biri çünkü çoğu tenisçi gibi anne ve babası da tenisçiydi. Henüz 2 yaşındayken de eline raketi tutuşturdular. O da bunun karşılığında 15 yaşında Steffi Graf’ı Wimbledon’da yendi. Bu olay onu medyanın en tepesine çıkardı. Baktığınız her yerde onu görebilirdiniz. 15 yaşındaki genç bir kadın çok büyük bir fark yaratıyordu ve tüm dünyanın gözü üzerindeydi. Spor haberleri başarılarından, magazin haberleri de güzelliğinden ve hırsından söz ediyordu.

Kaybetmeyi öğrenememek

Martina Hingis, annesi tarafından yetiştirilen ve çoğu zaman da annesinin sert baskılarına maruz kalan bir tenisçi olarak 17 yaşına geldiğinde yaşı kadar katıldığı turnuvadan 12’sini kazanmayı başardı. Gittikçe yükselen bir grafikte, kariyerinde emin adımlarla ilerliyordu. Yüzde 93.7’lik galibiyet oranı ile Staff ve Seles sonrası sıkıntıya gireceği düşünülen kadın tenisini kurtaracak bir isim olarak kabul görüyordu. Çoğu zaman genç bir kadın olmanın verdiği heyecan ve hırs ile ne dediğini bilmeden açıklamalar yaptı. Medya için şahane bir konu haline gelen Hingis’in geleceğin en iyi kadın tenisçisi olacağına kesin gözüyle bakılıyordu. Fakat kaybetmeyi pek bilmeyen ve annesinin üzerinde oluşturduğu duygusal baskı ile mücadele eden Hingis, kort kariyerinin sarsıntılı bir dönemine girmeye hazırlanıyordu.

Top çizgiyi geçit mi?

1999 Roland Garros Kadınlar finalinde Steffi Graf ile karşı karşıya gelen Martina o maçta kazanamadı. Tenis tarihinin en çok konuşulan maçlarından ve WTA tarafından son 30 yılın en önemli maçı seçilen karşılaşmada Martina Hingis’in kaybetmesinin nedeni olarak birden fazla sebep gösteriliyor. Fazla heyecanlanan ve tepkisini çok net ortaya koyan Fransız seyircisi, hakemin yanlış kararı ve Hingis’in asla duygularını kontrol edememesi…. Belki de bu üç neden birden Hingis’in kaybetmesine neden olmuş olabilir fakat sonuç değişmedi, değişmeyecek. Hingis o maçtan sonra tenis kariyerinde büyük bir düşüşe geçti. Hingis’in vurduğu top çizginin içinde miydi dışında mıydı kesin bir şey söylemek zor. Fakat hakemin “Dışarıda” kararından sonra Hingis bu karara itiraz etti. Hakemler topun düştüğü yeri incelediler ve tekrar “Dışarıda” dediler. Bu sefer Hingis, bir tenis maçında asla göremeyeceğiniz bir şeyi yaptı ve kendi sahasını terk edip, topun düştüğü yere yani Staff’ın sahasına geçti. Bu hareketiyle eş zamanlı olarak Fransız seyircinin de büyük tepkisini aldı. Önde olduğu maçta, seyirciden yükselen negatif sesler, Hingis’in duygularını kontrol etmesini daha da zorlaştırdı. WTA yöneticisi Georgina Clark da sahaya geldi ve olayı yakından inceledi.

Soğukkanlı Steffi

Tüm bunlar yaşanırken asla kendinden ödün vermeyen, hiçbir şekilde olaya müdahale etmeyen Steffi Graf, yavaşça hakemlerin ve Hingis’in yanına yaklaşarak tek bir soru sordu: “Tenis mi oynayacağız, sohbet mi edeceğiz?”, hakem bu soruya “Tenis.” diyerek cevap verdiğinde karardan memnun bir şekilde yerine döndü ve kariyerinin son finalini yenilgiden galibiyete çevirdi. Maç sırasında yaşanan hiçbir şey unutulmadı ama en çok seyircinin yaptıkları herkesin kulaklarında çınlıyordu. Normalde çıtı çıkmayan tenis seyircisinin bu genç kadına asla göstermediği anlayış ve gürültülü tepkilerini Martina Hingis nasıl unutsun?

Merdivenlerden inmek

Bu olaylı maç sonrası Hingis’in tekrar toparlanması oldukça uzun sürdü. Tam olarak kortlara dönüşü de 2013 yılını buldu. Üstelik bu sefer kortta tek başına da değildi. Çiftlerde geçtiğimiz sene dünya şampiyonu olmayı başaran Hingis, doğal bir yetenek olduğunu ve artık daha olgun bir kadın olduğunu tüm dünyaya kanıtladı. Ama bazı şeyler hiç unutulmaz. 1999’daki maç da asla unutulmayacak maçlardan biri…

Yorum Yazın

Exit mobile version